
Sılaya Hasret |
H Her şey bir sabah servise geç kalmasıyla başlamıştı. O gün, servise yetişmek için hızlı hızlı giderken çarpışmışlardı. Genç kız yere düşen çantasını almaya yeltenirken, Osman hafif ve mahcup bir sesle: |
-Affedersin, bacım deyivermişti. Genç kız başını kaldırdığında Osman ile göz göze gelmiş, Osman hemen başını çevirmişti.
Osman, o günden sonra ismini dahi bilmediği bu kızı bir türlü unutamıyordu. Kendi kendine kızıyor, iç aleminde duygularıyla boğuşuyordu.
Osman, dini bütün, Allah ve Rasul’ünün öğretisi doğrultusunda yaşamaya gayret eden, mümtaz biriydi. O, asrın yozlaşan gençliğine inat, dik durmayı hedef edinmişti. Hayatının olduğu gibi, duygularının kanun koyucusu olarak da Allah’ı kabul ediyor ve O’nun rızası doğrultusunda duygularını yönlendiriyordu.
Ya şimdi... Şimdi kendisine bir anlam veremiyordu. Oysa ki, çarpıştığı kızın adını ve kim olduğunuda bilmediği gibi, tesettürlü biride değildi. Sürekli Felak ve Nas surelerini okuyor, unutmaya çalışıyor, fakat yine de düşüncelerine zaman zaman engel olamıyordu.
Fabrikaya ilk girdiği zaman, kulakları küpeli, saçları uzun, ağzı sakızlı modern bir gençti. Fabrikada çalışan Muhammed ustayla tanıştıktan sonra dünyası değişmişti. Muhammed usta, Osman ile ilgilenmiş, İslam’ın gerçekte ne manaya geldiğini yavaş yavaş öğretmişti. Sabırla tohum ekmeye devam etmiş ve bir gün Osman’ı karşısında saçı sakalı düzgün, kıyafetinde beyefendilik ve kulaklar küpesiz görünce, ekilen tohumların yeşerdiğini fark etmişti. Ve buğulu gözlerle Osman’a sarılmış:
-Kardeşim ... demişti içtenlikle.
Osman, Muhammed ustanın bu hareketinden oldukça etkilenmiş ve o gün kendisi için bir dönüm noktası olmuştu. O gün, eski Osman ölmüş, yeni bir Osman doğmuştu.
0 yorum:
Yorum Gönder