
Evet, iffet güzeldir! Ama kadında daha da güzeldir. Kadını, meleklerden daha ulvi yapan ve onu eşsiz bir elmas haline getiren onun iç derinliği, iffet ve vakarıdır.
Hamd-u sena, her türlü hata ve kusurlarımızı örten yüce Settar’a; salat-u selam, iffet ve hayâsıyla bize en güzel örnek olan Habibullah’a ve Onun yolunun yolcuları olan tüm iffet timsali Yusuflara ve Meryemlere olsun!
Evet, çok değerli iffet timsali bacılarım! Gelin hep beraber iffetimizi, cennet hatunlarının iffeti ile karşılaştıralım. Acaba biz ne derece iffetliyiz?
Dikkat ederseniz Hz. Meryem’i pak ve temiz kılan ve onu en ulvi makamlara ulaştıran, ne onun çok namaz kılması ne de çok oruç tutmasıydı! Onu böyle yüce bir makama eriştiren iffet, vakar ve hayâsıydı. Ki Rabbimiz, ayet-i kerimede şöyle buyuruyor:
“İffetini korumuş olan Meryem’i de an. Biz, ona ruhumuzdan üfledik; onu ve oğlunu cümle âlem için bir ibret kıldık.” (Tahrim / 12)
Bir bayanın iffet, vakar, ağır başlı ve paklık sıfatları belirgin olmalı ve bu sıfatlarla tanınmalıdır. Bu da ancak Rabbimizin emrettiği şekilde örtünmek ile olur. Tarihe baktığımızda çok güzel örnekler ile karşılaşabiliriz. Bu örneklerden birisi de, Rumeysa (R.Anha)’nın o güzel iffetidir.
Ata b. Ebi Rebah anlatıyor:
İbn-i Abbas bana “Sana cennetlik bir kadın göstereyim mi?” dedi. Ben evet deyince şöyle dedi:
“Şu siyah tenli kadın var ya işte o, bir gün Resulullah’ın yanına geldi ve ‘Ey Allah’ın Resulü, beni bazen sara nöbeti tutuyor ve ben farkına varmadan üstüm başım açılıyor. Ne olur Allah’a dua et iyileşeyim’ dedi. Resulullah, ‘İstersen sabret, karşılığında sana cennet var. Eğer istersen de sana şifa vermesi için Allah’a dua edeyim’ dedi. Kadın, ‘Tamam, sabrederim fakat üstümün açılmaması için Allah’a dua et’ diye ricada bulundu.
Rumeysa’nın şu iffetine bakın! İstemeyerek düştüğü bu durumdan ne kadar mahzun ve üzgün! Acaba bilerek ve isteyerek iffetini teşhir eden kadınlar ne derece üzgün ve mahzunlar? Ve bunun hesabını Allah’a nasıl vereceklerini hiç düşünmüyorlar mı?
Tabii ki iffetli olabilmek için sadece örtünmek yetmez! Dolayısıyla Müslüman bir kadın, halk arasında gidiş gelişlerinde öyle hareket etmelidir ki iffet ve vakarıyla tanınmalıdır. Hakeza Müslüman bir kadın iffetinin muhafazası için ses tonuna da dikkat etmelidir. Bu konuda Allah Resulü hanımlarına hitaben şu ayeti okuyor:
“Çekiniyorsanız ses tonunuzu yumuşak bir tarzda söylemeyin ki gönlünde hastalık olanların tamahları, tahrik olmasın.” Bu ayet-i kerime’de konuşurken nasıl iffetli ve vakarlı olmamız gerektiğini gayet açık bir şekilde belirtmiş. Yine bununla ilgili olarak:
Bir gün Hz. Fatıma annemiz “Babacığım acaba cennete girecek olan ilk kadın kimdir?” diye sorunca Allah Resulü (AS), “Falanca mahallede bir çobanın hanımıdır” dedi. Hz. Fatıma bu kadının kim olduğunu görmek için hemen yola koyulur ve nihayet evin kapısını tıklar. İçeriden yaşlı bir ses “Kim o!” der. “Benim, Muhammed’in kızı Fatıma!”
Kapı açılınca gayet güzel ve genç bir kadın karşısına çıkar. Hz. Fatıma şaşkın bir halde sorar: “Az önce sesiniz çok yaşlı geliyordu. Ama görüyorum ki siz çok gençsiniz.” Kadın şöyle der:
“Evet, o yaşlı zannettiğiniz kişi benim! Belki kapıyı çalan kişi erkek olur da benim sesim ona cazibeli gelir korkusuyla dilimin altına taş koymuştum. Bu nedenle sesim yaşlı sesi gibi çıkıyordu.”
Suphanallah! Şu iffete bakın Allah aşkına! Demek ki onu cennete götüren o güzel iffeti idi. Oysa günümüz çağdaş (!) Müslümanları, özellikle bir erkekle telefonda veya başka bir yerde konuşmak zorunda kalınca ses tonlarını incelterek konuşuyorlar. Unutmayalım ki tüm bunlar iffet perdemizin zedelenmesine ve hatta zamanla yırtılmasına sebebiyet verecektir.
Özelikle de fuhşun ve münkeratın açıkça işlendiği bu dönemde, örtü zırhına sımsıkı sarılıp iffet kalesine sığınmamız gerekir. Öyle ki en büyük düşman olan nefis ve şeytanın o iffet kalemize zarar vermemesi için kalemizi iman ve takva ile onarıp en ufak bir gedik dahi bırakmamalıyız. Dolayısıyla iffet ve takva, İslam’ın apaçık ve temel metotlarından biridir. Öyleyse her Müslümanın bu noktaya çok dikkat etmesi lazım. Allah Resulü, şöyle ferman buyuruyor:
“Hayâ ve iman ikiz kardeştir; biri gidince diğeri de gider.”
Evet, iffet güzeldir! Ama kadında daha da güzeldir. Kadını, meleklerden daha ulvi yapan ve onu eşsiz bir elmas haline getiren onun iç derinliği, iffet ve vakarıdır.
Bugün toplumumuzun huzur ve mutluluktan uzak kalmasının tek müsebbibi, topluma iffetsizliği aşılayan ve batı medeniyetini taklit eden bu rejimdir. İşte bu nedenle iffet yoksunu insanlar yüzünden ölümler, kavgalar ve acılar her gün biraz daha artmaktadır. Hatta bazen iffetsizlik yüzünden çok büyük felaketler de olabiliyor. Oysa Rabbimiz, böyle yapan insanları hem bu dünyada hem de ahrette cezasız bırakmayacaktır…
Öyleyse tüm bu felaketlerin önünü kapamak için iffetsizliğe götüren tüm yolları, iman ve iffet yolu ile kapamak, şeytan ve nefse karşı dikkatli olmak yani nefsin dizginlerini sımsıkı tutup elden bırakmamak lazım!
Kıymetli bacılarım! İffet ve hayâ şiarımız olsun. Sözün sonu: Rabbimiz kendine iffeti şiar edinen hanımlardan razı olsun inşallah. Vesselam…
Evet, çok değerli iffet timsali bacılarım! Gelin hep beraber iffetimizi, cennet hatunlarının iffeti ile karşılaştıralım. Acaba biz ne derece iffetliyiz?
Dikkat ederseniz Hz. Meryem’i pak ve temiz kılan ve onu en ulvi makamlara ulaştıran, ne onun çok namaz kılması ne de çok oruç tutmasıydı! Onu böyle yüce bir makama eriştiren iffet, vakar ve hayâsıydı. Ki Rabbimiz, ayet-i kerimede şöyle buyuruyor:
“İffetini korumuş olan Meryem’i de an. Biz, ona ruhumuzdan üfledik; onu ve oğlunu cümle âlem için bir ibret kıldık.” (Tahrim / 12)
Bir bayanın iffet, vakar, ağır başlı ve paklık sıfatları belirgin olmalı ve bu sıfatlarla tanınmalıdır. Bu da ancak Rabbimizin emrettiği şekilde örtünmek ile olur. Tarihe baktığımızda çok güzel örnekler ile karşılaşabiliriz. Bu örneklerden birisi de, Rumeysa (R.Anha)’nın o güzel iffetidir.
Ata b. Ebi Rebah anlatıyor:
İbn-i Abbas bana “Sana cennetlik bir kadın göstereyim mi?” dedi. Ben evet deyince şöyle dedi:
“Şu siyah tenli kadın var ya işte o, bir gün Resulullah’ın yanına geldi ve ‘Ey Allah’ın Resulü, beni bazen sara nöbeti tutuyor ve ben farkına varmadan üstüm başım açılıyor. Ne olur Allah’a dua et iyileşeyim’ dedi. Resulullah, ‘İstersen sabret, karşılığında sana cennet var. Eğer istersen de sana şifa vermesi için Allah’a dua edeyim’ dedi. Kadın, ‘Tamam, sabrederim fakat üstümün açılmaması için Allah’a dua et’ diye ricada bulundu.
Rumeysa’nın şu iffetine bakın! İstemeyerek düştüğü bu durumdan ne kadar mahzun ve üzgün! Acaba bilerek ve isteyerek iffetini teşhir eden kadınlar ne derece üzgün ve mahzunlar? Ve bunun hesabını Allah’a nasıl vereceklerini hiç düşünmüyorlar mı?
Tabii ki iffetli olabilmek için sadece örtünmek yetmez! Dolayısıyla Müslüman bir kadın, halk arasında gidiş gelişlerinde öyle hareket etmelidir ki iffet ve vakarıyla tanınmalıdır. Hakeza Müslüman bir kadın iffetinin muhafazası için ses tonuna da dikkat etmelidir. Bu konuda Allah Resulü hanımlarına hitaben şu ayeti okuyor:
“Çekiniyorsanız ses tonunuzu yumuşak bir tarzda söylemeyin ki gönlünde hastalık olanların tamahları, tahrik olmasın.” Bu ayet-i kerime’de konuşurken nasıl iffetli ve vakarlı olmamız gerektiğini gayet açık bir şekilde belirtmiş. Yine bununla ilgili olarak:
Bir gün Hz. Fatıma annemiz “Babacığım acaba cennete girecek olan ilk kadın kimdir?” diye sorunca Allah Resulü (AS), “Falanca mahallede bir çobanın hanımıdır” dedi. Hz. Fatıma bu kadının kim olduğunu görmek için hemen yola koyulur ve nihayet evin kapısını tıklar. İçeriden yaşlı bir ses “Kim o!” der. “Benim, Muhammed’in kızı Fatıma!”
Kapı açılınca gayet güzel ve genç bir kadın karşısına çıkar. Hz. Fatıma şaşkın bir halde sorar: “Az önce sesiniz çok yaşlı geliyordu. Ama görüyorum ki siz çok gençsiniz.” Kadın şöyle der:
“Evet, o yaşlı zannettiğiniz kişi benim! Belki kapıyı çalan kişi erkek olur da benim sesim ona cazibeli gelir korkusuyla dilimin altına taş koymuştum. Bu nedenle sesim yaşlı sesi gibi çıkıyordu.”
Suphanallah! Şu iffete bakın Allah aşkına! Demek ki onu cennete götüren o güzel iffeti idi. Oysa günümüz çağdaş (!) Müslümanları, özellikle bir erkekle telefonda veya başka bir yerde konuşmak zorunda kalınca ses tonlarını incelterek konuşuyorlar. Unutmayalım ki tüm bunlar iffet perdemizin zedelenmesine ve hatta zamanla yırtılmasına sebebiyet verecektir.
Özelikle de fuhşun ve münkeratın açıkça işlendiği bu dönemde, örtü zırhına sımsıkı sarılıp iffet kalesine sığınmamız gerekir. Öyle ki en büyük düşman olan nefis ve şeytanın o iffet kalemize zarar vermemesi için kalemizi iman ve takva ile onarıp en ufak bir gedik dahi bırakmamalıyız. Dolayısıyla iffet ve takva, İslam’ın apaçık ve temel metotlarından biridir. Öyleyse her Müslümanın bu noktaya çok dikkat etmesi lazım. Allah Resulü, şöyle ferman buyuruyor:
“Hayâ ve iman ikiz kardeştir; biri gidince diğeri de gider.”
Evet, iffet güzeldir! Ama kadında daha da güzeldir. Kadını, meleklerden daha ulvi yapan ve onu eşsiz bir elmas haline getiren onun iç derinliği, iffet ve vakarıdır.
Bugün toplumumuzun huzur ve mutluluktan uzak kalmasının tek müsebbibi, topluma iffetsizliği aşılayan ve batı medeniyetini taklit eden bu rejimdir. İşte bu nedenle iffet yoksunu insanlar yüzünden ölümler, kavgalar ve acılar her gün biraz daha artmaktadır. Hatta bazen iffetsizlik yüzünden çok büyük felaketler de olabiliyor. Oysa Rabbimiz, böyle yapan insanları hem bu dünyada hem de ahrette cezasız bırakmayacaktır…
Öyleyse tüm bu felaketlerin önünü kapamak için iffetsizliğe götüren tüm yolları, iman ve iffet yolu ile kapamak, şeytan ve nefse karşı dikkatli olmak yani nefsin dizginlerini sımsıkı tutup elden bırakmamak lazım!
Kıymetli bacılarım! İffet ve hayâ şiarımız olsun. Sözün sonu: Rabbimiz kendine iffeti şiar edinen hanımlardan razı olsun inşallah. Vesselam…
0 yorum:
Yorum Gönder