Home » » Hakikatin Hicapları

Hakikatin Hicapları

İnsan fıtratının derdi perdelenmiş hakikati çıplak biçimde görmektir. Ancak bu görme çabası imtihanın en girift kavşağına tekabül etmektedir. Vakıa ve nesnenin nefs’ül emri ile zihnimizdeki yansımaları arasında var olan mesafe üst üste dizilmiş perdelerle doludur. Aklın imtihanı bu perdelerin maverasına ulaşmaktır. ...
muhyiddin zınar
Ademoğlu mükerrem bir şekilde yaratılmıştır. Öyle ki, insan fıtratına yerleştirilen üstün kabiliyet onun kainat sahibinin izin ve kudretiyle eşyaya ve hadiseye hükmetmesine imkan sağlamıştır. İnsanın eşyaya hükmedebilmesinin en önemli enstürümanı olan bilgi, onun manevi hilafetinin ekseninde yer almaktadır. Ademin ruhi kapasitesinin tüm eşyanın isimlerini ve hakikatini bilmeye dönük hazırlanması bu sırrı ispat eder. Bu yüzdendir ki insanın fani ve deni objeler alemindeki serüveni talim-i esma mucizesiyle başlatılmıştır. Latife ve kabiliyetleriyle kainata ve içindeki sırra denk düşen insan maneviyatının temel arayışı, hakikatin keşfidir. Hakikatin keşfine yönelik temel yaratılış amacının örtülü olarak evrende var olmasının hakikati yine hakikatin keşfiyle ilgilidir.
İnsan fıtratının derdi perdelenmiş hakikati çıplak biçimde görmektir. Ancak bu görme çabası imtihanın en girift kavşağına tekabül etmektedir. Vakıa ve nesnenin nefs’ül emri ile zihnimizdeki yansımaları arasında var olan mesafe üst üste dizilmiş perdelerle doludur. Aklın imtihanı bu perdelerin maverasına ulaşmaktır.
Kalp ve idrakin hakikate nail olmasındaki zorluğun zihni ve harici sebepleri vardır. Bu sebepler insan ve hakikatin doğasına ilişkindir. İnsan sürekli bir değişim, başkalaşım ve gelişim içindedir. Hakikat ise soyut, mutlak, sabit, görece, değişken ve sayısız formlara sahiptir. Algı ile objektivite arasında bu girintili çıkıntılı ve girift yol, insanın işini zorlaştırmaktadır. Bu durum bizi, batıla yapışan şahsın onu hak olarak gördüğü ihtimalini düşünmeye zorlar. Bir şey gördüğü iddiasının, doğru; gördüğü şeyin hakikat olduğu iddiasının yanlış olma ihtimalidir bu.
Bediüzzaman’a ait olan şu üç yargı doğruluğunu algı ve objektivite arasında zaman zaman yaşanan paradoksal durumdan alır:
-Mübtıl, batılı hak nazarıyla alır. ( Batılı onaylayan kişi onu hak gördüğü için alır.)
-Tebei nazar muhali mümkün görür. (Yüzeysel bakış, olma ihtimali olmayana olabilir veya olmuş gibi bakar.)
-Batıl mezheblerde birer dane-i hakikat mevcut, münderiçtir; mahsus mahalli vardır, batıl olan tamimdir. ( Her batıl mezhep ve ideolojide bir hakikat çekirdeği saklıdır; o düşünce sistemine batıl hükmünün verilmesi genel çerçevesi ve zamanla hakikate baskın gelen yönleri dolayısıyladır.)
Risale’i Nur’da geçen şu üç yargısal ifadenin başlığı altına yerleşen metinler, insanın hakikatle kurduğu ilişkinin uyumsuzluğunu özetler. Said Nursi’ye göre insan tabiatı her ne kadar kötü eğilimlere açık olsa da, sürekli iyiye, güzele, doğruya istek duyar. Sağduyusu daima gerçekleri gözetler. Doğrudan doğruya hakkı arayan insan, kast etmediği halde bazen hak diye batılı avlar. Yanlışı doğru olarak görüp koynunda saklar.

İnsanın hakikati gözetlemesini Ramazan hilalini gözetlemeye çalışan ihtiyarın öyküsüyle açıklayan Bediüzzaman, yüzeysel bakışın hakikat önündeki en önemli perde olduğunu anlatır. Şöyle ki: Büyük bir topluluk bayram hilalini görmek için toplanmışlardı. Gökte hilal arayan bu topluluk, dikkatle baktıkları halde bir şey görememişlerdi. Birden zevali bir ihtiyar; “ben gördüm” diye ortaya atıldı. Bu iddiaya rağmen hala hiç kimse bir şey görememişti. İhtiyar, iddiasını yemin ederek sürdürdü. Halbuki gördüğü, kirpiğinin bükülmüş beyaz bir kılı idi. Bükülmüş beyaz bir kıl o yaşlıya hilal gibi görünmüş. Bükülmüş kıl nerede! Hilal şeklinde görünen ay nerede!
Bu yaşlı adamın haline sakın aldanma! O misaldeki ihtiyarın sen olma ihtimali uzak değildir. Aklın kirpiğine takılmış nice bükülmüş karanlık kıllar var ki güneşleri örterler.
Hakikati çıplak olarak görmemizi engelleyen durumları çoğu zaman iç tutumlarımız belirler. Her bir tutum yaşlı adamın bükülmüş beyaz kılı gibidir. Bediüzzaman’ın Muhakemat’ında yer alan tenbihler ışığında bu tutumlar şöylece sıralanabilir:
İltizam-ı hilaf: Aykırı olmayı meslek haline getirmek. Önyargılı davranmak. Sırf karşı görünmek için karşı çıkmak. Sorgulamadan olumsuzlamak.
Taassub-u barid: Tutuculuk. Düşünce ikliminin en ayaz geceleri. Körü körüne sadakat. Sorgulamadan bağlanmak. Haberde mesnetsiz, iddiada delilsiz olmak. Muhakeme etmeden hüküm sahibi olmak.
Meylü’t-teveffuk: Üstün görünme eğilimi. Başkasının kemalatına ve malumatına tenezzül etmemek.
Hiss-i tarafdarlık: Yandaşlık. Düşünce, tutum ve davranışlarında objektif kriterlerle değil fanatizme sarılmak. Doğruyu melekte görse- muhalif kanatta ise- yanlış der, yanlışı şeytanda görse- yandaş ise- doğru der.
İnhisar-ı zihniyet: Hakikati kendi zihniyetine indirgemek ve tekelleştirmek. Her doğruyu kendi perspektifine mahkum sanmak. Benim görüşüm dışında doğru yok yanılgısına düşmek.
Arzusuna uygun olan zayıf görüşleri güçlü, arzusuna uygun olmayan güçlü görüşleri zayıf görmek.
Ötekinin yalanlanması ve çürütülmesini kendi doğruluğunun ve istikametinin ölçüsü bilmek.
Share this video :

0 yorum:

Yorum Gönder

 
Support : Creating Website | Johny Template | Mas Template
Copyright © 2013. Asi RüzgaR - All Rights Reserved
Template Created by Creating Website Published by Mas Template
Proudly powered by Blogger