Home » » Feryadın Şehri : Halepçe

Feryadın Şehri : Halepçe


alepçe, Kuzey Irak’ın, İran sınırına 15 Km. Bağdat’ında yaklaşık 250 Km kuzeydoğusunda, çoğunluğunu Kürtlerin oluşturduğu ve şu an Kürdistan Bölgesel Yönetimine bağlı bir şehir.
İran-Irak savaşının şiddetini artırdığı yıllarda tarih 16 Mart 1988’i gösterirken Halepçe tabiri caizse erken kıyameti gördü. Saddam Hüseyin’in Kuzey Irak’a karşı düzenlemiş olduğu El-Enfal hareketinin en şiddetlisi o gün yaşandı.
Celal Talabani, Hafız Esad’ın bilgisi dahilinde El-Muhaberatın yardımıyla KYB’yi kurmuştu. 1986’da İran ve KYB ara­sın­da im­za­la­nan eko­no­mik ve as­ke­ri an­laş­ma­ gereğince, iki ta­ra­f ; “Sad­dam Hü­se­yin ik­ti­dar­dan dü­şe­ne ka­dar sa­vaş­ma­ya ve Irak Hü­kü­me­ti ile tek ta­raf­lı bir an­laş­ma yap­ma­ma­ya” karar vermişlerdi.
İran, KYB ile yapmış olduğu  işbirliği neticesinde; İran ordusu ve Kürdistan Yurtseverler Birliğine bağlı Peşmergeler, Zafer-7 Harekatı adı altında Halepçe kasabasına girdiler.
Bunun üzerine,  Saddam Hüseyin İran Ordusu’nu durdurmak için, Kuzey Cephesi Komutanı olan adı daha sonra Kimyasal Ali olarak anılacak olan,  Korgeneral Ali Hasan al-Majid al-Tıkriti’yi görevlendirdi. 16 Mart 1988′de zehirli gaz bombalarını taşıyan sekiz MiG-23 uçağıyla Halepçe kasabasını yoğun bir bombardımana tuttu.
(Kimyasal Ali Lakaplı Hasan Ali Mecid’in daha önce sarfettiği “Kürtlere iyi mi bakmalıydım? Hayır! Onları buldozerle toprağa gömeceğim.” sözü Kürtlere karşı nasıl bir kin beslediğinin göstergesi)
3 Saat süren zehirli gaz bombalarının kullanıldığı bu alçakça saldırıda , içinde İran ordusu askerlerinin, Peşmergelerin de bulunduğu, çoğu çocuk ve kadın olan 6.357 kişi, zehirlenerek ya da yanarak öldü. 14.765 kişi ağır derecede yaralandı.
Kadınların çığlıkları, çocukların ağlamaları… Kimi ailesini çağırıyor, kimisi de çocuklarını, eşlerini seslerinden tanımaya çalışıyordu. Zehirli gazın etkisine hemen girenler ise ne çocuklarını ne de eşlerini düşünecek haldeydiler. Sokaklar ceset doluydu, gaz o kadar etkiliydi ki mağaralarda saklanmaya çalışanlar dahi oracıkta can vermişlerdi. Gazı soluyan anında ölüyordu. O günkü saldırıdan kurtulanların binlercesi daha sonra ya sakat kaldı, ya da kansere yakalanarak hayatını kaybetti.
Halepçe’de yaşananların tanıklarından birinin şu sözleri bu vahşetin alenen bir soykırım olduğunu gösteriyor. “Hayvanların çoğu ölmüştü. ‘Eğer gaz şehrin dışını bu kadar etkilemişse şehir ne durumdadır?’ diye düşündüm. Korkuyordum. Şehrin içine ilk girdiğim itibariyle sokakların sağında solunda cesetlerle karşılaştım. Çok sayıda ceset vardı. Bu cesetler daha çok kadınlara, yaşlı insanlara, bebeklere, çocuklara aitti. Görüntüleri çok feciydi. Kiminin derisi kabarmıştı, sıcak su dökülmüş gibi. Kimi yanmış kimi morarmış. Sofra başında yemek yiyen anne, baba, çocuklar ölmüş. Birbirlerine sarılmış halde can vermişler. Kapı eşiğinde anne ve çocuklar. Katliamın üçüncü günüydü. Cesetler kokuyordu. Dayanılmaz bir koku vardı. 6 bin insanın kokusunu düşünün.”
Saldırıdan yaralı kurtulan bebekleri, çocukları , evlat sahibi olmayan  İran’lı aileler evlat edindiler. Yaralıların birçoğu helikopterlerle İran’daki hastanelere taşındı. Yaşanan travma o kadar büyüktü ki! Yıllar sonra çocuklarını aramaya çıkan gözü yaşlı annelerin ızdırabı bugün de devam ediyor. Çok az sayıda insan daha sonra aileleriyle kavuşabilme şansını yakaladı. Hatta ailesini aramak için Irak’a gelen, DNA testi yaptıran o zamanın çocukları ve belki benim evladımdır diye o sonuçları bekleyen acılı anneler…
Halepçe’de yaşanan trajediyi kelimelerle anlatamazsınız. Şiwan Perwer’in Halepçe Ağıtı’nı her dinlediğimde gözlerim dolar.

19 Ağustos 1988’de Irak ve İran ateşkes imzaladılar. Saddam liderliğindeki Baascı yönetim 24 Ağustos’da Halepçe’yi yeniden alırken bile 200 Kürdün kanına girdi.
1 Mart 2010’da , Irak Yüksek Ceza Mahkemesi Halepçe Katliamı’nı soykırım olarak tanıdı.

Bu olaydan sonra , ABD, dünya kamuoyunu yanıltmak amacıyla, 2004’de CIA’in eski Ortadoğu sorumlusu Prof Stephen Pelletier kaleminden ,”atılan zehirli silahların İran’a ait olduğunu belirten” bir rapor yayınlattı.
Ve sonuç olarak ; Egemen Güç, yeri geldiğinde İran’a, yeri geldiğinde Kuveyt’e saldırttığı bir oyuncağını daha imha etti.
Şu sözü her zaman çok önemserim : “Hafif acılar konuşabilir ama derin acılar dilsizdir! ”
“Zulm ile abad olanın ahiri berbad olur”

ALLAH YAR VE YARDIMCIMIZ OLSUN
Share this video :

0 yorum:

Yorum Gönder

 
Support : Creating Website | Johny Template | Mas Template
Copyright © 2013. Asi RüzgaR - All Rights Reserved
Template Created by Creating Website Published by Mas Template
Proudly powered by Blogger