
Ebû’l-Huseyin Nûri: “Ben ALLAH’a âşığım, O da bana âşık” deyince dövülüp sürülmüştür
Küfrüne, katline hükmedilmiştir
Son anda kurtulmuştur
Aşk – Âşık – Maşuk yerine Hub – Habib – Mahbub da kullanılmıştır
~
Kuşeyrî : “Âşıklar sözlerinden dolayı kınanamaz!” demiştir
~
Sêrî es-Sakâti : Bir kimse : “Ey ben olan SEN!” diyecek kadar benliğini sevdiğinde eritmedikçe muhabbeti tam ve mükemmel olamaz!” demiştir
Aşk : Baş bağına boyun eğen ve çök denilen çöle çöken dosd devesidir
Hallâc-ı Mansur aşkı, pervâne ve mum misâliyle anlatmıştır “Kitabü’t- Tavâsin” de
Pervânenin mum ışığını görmesine ilme’l-yakîn, yaklaşıp ısısını sinesinde hissetmesine ayne’l-yâkin, içine dalıp yanıp kül olmasını da hakka’l-yâkin olarak anlatmıştır
İdamında elleri kesilince kanını yüzüne sürüp : “Aşk ile kılınacak iki rekât namazın abdesti âşık kanıyla alınmazsa sahih olmaz!” demiştir
Şehîd-i Aşk’ın kanı, yer yüzüne “ALLAH (celle celâluhu)” yazmıştır
Çile çarmıhının can kurbanlarındandır
~
Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’den hadis-i kudsi : “ALLAH (celle celâluhu) : “Ben gizli bir hazine idim, bilinmeyi istedim ve bu yüzden âlemi yarattım” buyurmuştur (Aclunî II, 132)
~
Bilinmekten maksad mârifet, istemekten maksad muhabbet, muhabbetten maksad ise AŞK’tır
Tüm sevgilerin, muhabbetlerin ilk ve hakiki kaynağı HAKK (celle celâluhu) dur.
~
Biliyorsunuz ki biz bu yola;
“İnsan – Akıl – Aşk [nakl ve Resûlullah (sav)] ve ALLAH (celle celâluhu)” denklemini açıklamak ve anladığımız kadar anlatmak üzere çıktık…
~
Dört bilinmiyenli dördüncü dereceden tevhid denklemini çözmeye azmimiz, gerisini ise RABB’ımız (celle celâluhu)’ya tevekkülümüz vardı
Bu iş ise yüce ve sarp bir dağa tırmanmaya benzer
Bizzât bilirim dağa tırmanmanın ne olduğunu
Dağın eteğinde herşey yerli yerinde ve boldur
Şehirler, kasabalar, köyler ve binlerce insan
~
AŞK için neler söylenmiş, yazılmış ve yaşanmış neler!
“Âşık Yûnus mâşukuna vuslat bulunca mest olur!”
Diyen Yûnus Emre,
~
“Gâh çıkarem gök yüzüne seyrederem âlemi
Gâh inerem yeryüzüne seyreder âlem beni”
Dedi diye derisini yüzdüren Nesimî,
~
Leylâ-û-Mecnun’un Fuzûli’si
Sayısız âşıklar kervânı
Şiirde, şarkıda, şe’ende, şuhûdda aşk
Aşk; anlatılamayan yaşanılınca anlaşılan bir oluştur
Duyuş olanı mecâzî, oluş olanı hakikidir
Âşıklar, Aşkın şerefiyle şâhidlerdir
İlâhî aşk : tevhidî bir tutku, Belâ’ Bazarındaki rızadır
Aşk : ALLAH boyasıyla boyanmak için çile çöllerindeki Muhammedî seyr-ü-sülûk sırrıdır
“ALLAH’ın rengiyle boyandık ALLAH’tan daha güzel rengi kim verebilir? Biz ancak O’na kulluk ederiz” (Bakara 2/138)
Beyânıyla uyananlar ve boyananlar
~
Aşk : Muhammedî Makam-ı Mahmud meziyetine haiz oluştur
Aşk : Sevgi ve fazîlet frekansını Muhammedî kılıştır
Aşk : Zerrelerdeki zuhûrat zevkini meşktir
Aşk : Parmak izi gibi zâtîdir
Aşk : Dâirenin adıdır Çaplar değişik de olsa 360º olduğunu anlayıştır
Aşk : Çapı sıfır olan Akdes Noktasındaki sırr-ı sıfır serüvenidir
Aşk : “ASL”a duyulan sonsuz arzu ve sızısıdır
Aşk : Gönüldeki gölgesizlik güzelliğidir
Aşk : “AN”ın “ZAMAN” oluş şe’eni neş’esini yaşayıştır
Aşk : Yedi cehennemin pişirdiği sekiz cennet aşıdır
Aşk : “HEP”in nişansız “HİÇ”e İlâhî ve fıtrî iltifatıdır
Aşk : Tevhid tavafında, dönendeki niyâz döngüsü ve dönülendeki naz dengesidir
Aşk : Çekirdeğin çevresindekilerin çilesidir
Aşk : Arzuyla alış-veriş ve rızayla gidiş-geliştir…
0 yorum:
Yorum Gönder